Girişimcilik Konferansı ve Ünal Aysal Tez Değerlendirme Yarışması Ödül Töreni

İktisadi Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Dr. Ahmet İncekara’nın konuşma metni

 

AÇILIŞ KONUŞMASI

Prof. Dr. Ahmet İNCEKARA

 

Sayın Bakanım,

Sayın Rektörüm,

Çok değerli hocalarımız ve meslektaşlarım,

Çok kıymetli davetliler,

 

Vakfımızın kuruluşunun 50. yılını idrak ettiğimiz 2012 yılında, Sayın Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın Nihat Ergün beyin vereceği konferansta sizlerle birlikte olmaktan mutluyuz, gururluyuz. Sizleri, şahsım ve Vakfımız adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

 

Efendim, bir müessesenin ömür çizgisinde önemli mesafeler vardır. Güzel hizmetlerle doldurulan 25. yıl, 50. yıl, 75. yıl gibi…

 

Mesela İstanbul Ticaret Üniversitesinin kuruluşunun 10. yıldönümü, İstanbul üniversitesi İktisat Fakültesinin 75. İstanbul Ticaret Odasının 130. İktisadi Araştırmalar Vakfımızın 50. kuruluş yıldönümleri… Paydaşlarımızın ve üyelerimiz olan bu güzide kurumlarımız ile Vakfımızın 50. kuruluş yıldönümlerini kutluyoruz. Hayırlı uğurlu olsun. Başarıları daim olsun inşallah…

 

Sayın Bakanım, kıymetli misafirler, İktisadi Araştırmalar Vakfının tüzüğünde belirtilen amaçlar arasında, Türkiye’nin iktisadi gelişmesini süratle gerçekleştirmek için; iktisadi ve sosyal sorunları bilimsel metotlarla araştırmak çözüm yolları aramak, bilim insanlarının yetişmesi ve çoğalmasına yardım etmek, özel teşebbüsün milli ekonomideki önemini ve gelişmesini sağlayacak çalışmalarda bulunmak yer almaktadır.  Bu bağlamda bilimsel seminerler, konferanslar, çalıştaylar düzenler, araştırma projeleri hazırlar ve gerçekleştir. Yapılan çalışmalar kitap olarak yayınlanır. İnternet üzerinden araştırmacılara ve topluma yayılır.

 

Bilimsel fikir ve bilgi üretimi, araştırma faaliyetleri gibi konuların önemini kavramak, bir vakıf çerçevesinde kurumlaştırmak, toplumun bizim ve iş hayatında sorumluluk ve insiyatif olmak ve bütün bunları 50 yıl önceden harekete geçirmek takdire şayandır. Geleceği öngörmek; doğru, tutarlı hedefler ve araçlar tayin etmek; bilimsel metot, araştırma ve araştırıcıları teşvik ve ekonomi yönetimi ve iş dünyasının yolunu aydınlatmak, bundan sonra da Vakfımızın zevkle yerine getirdiği temel faaliyet alanları olacaktır. İktisadi Araştırmalar Vakfının kurucuları arasında işadamları ve bilim adamları bulunmaktadır. İlk başkan Sayın Kazım Taşkent’ten son kurucu başkanımız merhum Prof. Dr. M. Orhan Dikmen beyefendiye kadar tüm kurucularımızı rahmet ve şükranla anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz. Yeni kuşak bizler, bunları daha ileriye, çıtayı daha yükseğe taşımaya gayret edeceğiz.

 

50. kuruluş yıl dönümümüzde birkaç gün önce aramızdan ayrılan KKTC kurucu Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş’a da bu vesile ile rahmet diliyoruz. Onun hatırasını saygıyla kararlılıkla yaşatacağımızı, anavatanındaki Türkler olarak özellikle vurguluyoruz. Sayın Denktaş ile birlikte Kıbrıs’ta 4 olmak üzere 5 bilimsel seminer yapılmıştır. Kuzey Kıbrıs adasının kalkınması için çalışmalar yaptığımız iş birliği yaptığımız bir lider olarak saygıyla rahmetle anmadan geçemeyeceğim.

 

KONFERANS ÇALIŞMALARI

 

Değerli Bakanım, kıymetli misafirler İktisadi Araştırmalar Vakfı faaliyetleri arasında bir konferans serimiz var. Konusunda çok etkin ve yetkin değerli insanlarımızı devlet adamlarımızı bakanlarımızı müsteşarlarımızı bilim adamlarımızı davet edip konferanslar yapıyoruz. Bu toplantılar halka açık ve toplumun yararına açık olarak düzenlenmektedir.

 

 

BİLİMSEL SEMİNER ÇALIŞMALARI

İkincisi bilimsel seminerler; çeşitli ekonomik konuları bir sponsor desteğinde bilimsel olarak ele alıyoruz. Bilim adamları bunları araştırıyorlar, düzenlediğimiz toplantılarda sunumları yapılıyor ve kitapları basılıyor. İktisadi Araştırmalar Vakfı’nın 50 yılda yaptığı bütün çalışmaların mutlaka kitapları vardır. Araştırmacılar, öğrenciler, bilim adamları, iş adamları bunlara Vakfımızdan ulaşabilirler.

 

YURTİÇİ VE YURTDIŞI SEMİNER ÇALIŞMALARI

 

Üçüncüsü yurt içinde çeşitli sektörlerle ilgili (örneğin, bankacılık, sigortacılık, tarım ve sanayi gibi) bir konuda ve o sektörlerin herhangi bir alanı ile ilgili seminerler yapıyoruz. Mesela teşvikler gibi, rekabet gibi, sınai mülkiyet hakları gibi…

 

Bir başka çalışmamız yurt içinde olduğu gibi yurtdışında da seminerler, konferanslar yapıyoruz. Yurtdışı konferansları, genellikle gidilen ülkelerin Türkiye ile ilgili ekonomik ilişkilerinin güçlendirilmesi, geliştirilmesi için yapılıyor. Bu güzel çalışmaları şimdiye kadar 11 ülkede bu tip seminerler yaptık ve Türkiye’den bakanlarımız geldi gidilen ülkelerin başbakanları, bakanları katıldı. Bu tür toplantılarımıza, çalışmalarımıza, etkinliklerimize de devam edeceğiz.

 

Son olarak değerli dostlar, en son hatırlasınız web sayfamızda gördüyseniz, kent çalışmaları, çok ağırlıkla bizim araştırmalarımız arasında yer almaya başladı. Kent/bölge çalışmaları, 1989 yılından beri yaklaşık 22-23 yıldır yaklaşık 44 ilde, o illerin sosyo-ekonomik kalkınmalarıyla ilgili neler yapılabileceğini hangi sektörlerin desteklenmesi gerekebileceğini, öncü sektörlerin ne olabileceğini, bilimsel araştırmalarla bilim adamlarının hazırladıkları çalışmalarla 3-4 ay ya da daha fazla bir çalışma ile gündeme getiriyoruz ve bir günlük seminer halinde bu çalışmaları yapıyoruz sonra bunları kitap olarak basıyoruz. Araştırmacıların, bilim adamlarının ve iş adamlarının istifadesine sunuyoruz. Genellikle gittiğimiz illerde sanayi odaları, ticaret odaları, valilikler, belediyeler, üniversiteler iş birliği yaptığımız kurumlar ve kuruluşlardır. Önümüzdeki günlerde de bu çalışmalara devam edeceğiz.

 

Vakfımızın 50. kuruluş yıldönümünde yaptığımız çalışmaları bilimsel araştırmaları konferansları seminerleri biraz daha kamuoyunun önüne getirmeye gayret edeceğiz. Bu çalışmaların başta da söylediğim gibi daha uzun yıllar verimli yararlı bir şekilde topluma iş dünyasına üniversitelerimize bilim dünyasına devam etmesini diliyorum. Sayın bakanıma geldiği için çok teşekkür ediyorum ki çok önemli, güncel bir konu, girişimcilik konusunda konuşmasını yapacaklar.

 

Girişimcilik son dönemlerde inovasyonla birlikte yıldızı parlayan kavramlardan biridir. Bu konuda belki bir işadamını, bir bilim adamını, devlet adamımızı konuşturabilirdik. Ankara’da bakanımızı ziyaret ettiğimizde ben başka konularda gündeme getirmiştim. Sayın Bakanımız dedi ki; Girişimcilik çok önemli, bu konuda konferans vermek istiyorum. Kendilerine bu konunun önemini kavrayan bir insan ve bir bakan olarak teşviklerinden dolayı bakanlıkta yaptığı çalışmalardan dolayı çok teşekkür ediyorum, geldiği için saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. Bakanlığın çalışmalarının verimli bir şekilde sürmesini diliyorum. Şahsında hükümetimize başarılar diliyorum. İktisadi Araştırmalar Vakfı olarak 50. kuruluş yıldönümünün bu ilk toplantısında bizimle beraber olduğunuz için sizleri saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

 

Bir kişiye daha teşekkür etmek istiyorum. Değerli dostlarım, İstanbul Ticaret Üniversitesi birçok çalışmada bizimle işbirliği yaparak çalışmalarımıza mekan sağlayarak ve zemin hazırlayarak destek oldu. Başta Mütevelli Heyeti Başkanı Erhan Erken Olmak üzere Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Nazım Ekren ve Vakıf Yönetim Kurulu üyemiz ve İTİCÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Tuna’ya desteklerinden dolayı, burada bizlere yardımcı olan bütün dostlarıma ve bütün arkadaşlarımıza sevgilerimi saygılarımı sunuyor ve çok teşekkür ediyorum. Umarım bu konferans yararlı olur.

 

Prof. Dr. Nazım EKREN

 

Saygıdeğer Bakanım, akademik çalışmaların, şuan aramızda bulunmayan değerli sponsoru Sayın Ünal Aysal, İktisadi Araştırmalar Vakfı Sayın Başkanı, değerli öğretim üyeleri sevgili öğrenciler, değerli misafirler ve basın mensupları, girişimcilik konulu konferansa ve Ünal Aysal Tez Değerlendirme Yarışması Ödül törenine hoş geldiniz. Lisansüstü bilimsel çalışmalara verilen ödüllerin sonuçlarını paylaşmada üniversitemiz ortamını tercih etmenizden dolayı girişimci üniversite projesi yürütücüsü bir kurum olarak sizlere ev sahibi olmaktan memnuniyetimi ifade ediyor ve sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

 

Ekonomik ve sosyal gelişmenin toplumsal değişim ve dönüşümün en önemli öncüleri ve belirleyicilerinden biride şüphesiz girişimcilerdir. Toplumların kalkınma ve büyüme süreci ve performansı girişimcilik potansiyeli ve bu potansiyelin değerlendirme yön ve şekline bağlı olmuştur. Ülkelerin zenginliği yatırım yapan teknolojiyi takip eden rekabetçi risk alan ve fırsatları değerlendiren gelecekte olabilecek trendleri öngören vizyonel insan kaynağına bağlıdır. Diğer bir ifade ile bu fonksiyonları etkin şekilde yerine getirebilmeyi mümkün kılacak sermayeye ve donanıma sahip girişimcilere. Girişimcilik yeni iş alanları ve istihdamın oluşmasında yeni iş fikirlerinin gelişmesinde ve yeni işletmelerin ekonomiye kazandırılmasında önemli role sahiptir. Bu nedenle girişimcilik bireylerin şirketlerin ve devletin imkan ve kaynaklarının etkin ve verimli kullanımına imkan verdiği için ülkenin ekonomik ve güvenli ekonomik savunma sisteminin stratejik faktörlerinden de biridir. Girişimcilik iki sözcü içermeli ve üretmelidir. Bir tanesi rekabet gücü sürdürülebilir mukayeseli avantaj sağlama kapasitesi, diğeri ise inovasyon yetkinliği yani üretim ve yönetim süreçlerinde farklılaşma ve yenilik sağlama

 

Girişimcilik ekonomi teorisi ve uygulamalarında her zaman ön planda yer almıştır ilk dönemlerde ulusal düzeyde sahip olunan imkan ve kaynakları günümüzde ise küresel düzeyde mevcut imkan ve kaynakları refah ve mutluluk üretmek amacıyla etkin verimli ve alternatif faaliyetler çerçevesinde bir araya getiren rol ve fonksiyon görmektedir. Bu nedenle girişimcilerin entelektüel bilimsel ve sosyal ve kültürel sermayeye sahip olmaları özel bir önem taşımaktadır. Her yıl iş gücüne ortalama 800 bin gencimiz katılmaktadır. Ekonomik dinamizm açısından bu potansiyel bir avantajdır. Genç nüfusumuz Bu belirli bir dönem içinde sorumluluğu olan eşsiz bir imkan da sunmaktadır. Demokratik fırsat çerçevesi Türkiye’nin önündeki imkan ve kaynakların en önemli kısmını oluşturmaktadır. Girişimcilik esas itibariyle sahip olunan bir aktifi yeteneği ve beceriyi ifade etmektedir. Bununla beraber girişimciliğin öğrenerek güçlendirilebilen yönünün olması girişimci potansiyelinin harekete geçirebilmesi için girişimcilik yeteneğinin farkındalığının ve değerlendirilmesinin gerekliliğine de işaret etmektedir. Bu nedenle girişimcilik inter-disipliner bir yaklaşım ve politikaları gerekli kılan bir konseptir. Bu yönü girişimcilik kültürüne bir başka yönü de ar-ge’yi ima eden özel bir mesajı vardır. Girişimcilik ticari mühendislik ve hukuk boyutları olan entegre eyleme çabaları da zorunlu kılmaktadır. Başarılı örnekler ele alındığında bununda kamu özel sektör toplum kuruluşları ve üniversitenin işbirliği ile olduğu da görülecektir. Bunun için tüm tarafların paydaşların girişimcilik elçisi olması ve girişimciliği stratejik bir değer olarak görmeleri özel önem taşımaktadır. Bu nedenle üniversite ortamında kamu özel sektör sivil toplum kuruluşları aktörlerinin bir araya gelmesi de önem taşımaktadır. iş birliğinin etkin şekilde yapılabilmesi için bir paradigma değişimine ihtiyaç duyulduğunda bir gerçektir. Sayın Bakanımızın da olduğu toplantıda üniversite olarak iki önemli açılımı da kendileriyle paylaşmak isteriz. Üniversite bünyesinde oluşturulacak makul ölçekli girişimcilik fonunu bir alternatif olarak değerlendirilmelidir. Yasasıda olan girişimcilik sermayesinin bu konsepte değerlendirilmesi ilerde önemli katma değer üretebilecek fikirlerin düşünülmesi ve mini pilot uygulamasına imkan verecektir.

 

İkinci olarak, üniversite çatısı altında kurulacak girişimcilik veri ve bilgi bankasına karar ve uygulama süreçlerinin kalitesini arttıracaktır. Bizlere de değerlendirme sistemi oluşturmaya da imkan verecektir. Üniversite olarak girişimciliği akademik ve uygulama alanında stratejik bir değer olarak görüyor ve üniversitemizi girişimci adaylarına yetiştiren bir üniversite olarak konumlandırıyoruz. Bu çerçevede üniversitemiz teknopark İstanbul’un kurucu ortağı olarak iş dünyası ve kamuoyuyla teknoloji geliştirme konusunda işbirliği yapmakta, girişimci üniversite konsepti çerçevesinde girişimcilikle ilgili uluslar arası bir projenin Türkiye’deki iki pilot üniversitesinde biri olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Üniversitemiz her iki konuda diğer üniversitelerle bilgi birikimi ve tecrübesini paylaşacak girişimciliğin ülkemiz genelinde yaygınlaşmasına katkı sağlayacaktır. Etkinliği düzenleyen Vakfımıza, görüşlerini bizlerle paylaşan kamunun tercih ve öncülüklerini aktaran Sayın Bakanımıza teşekkürlerimizi arz ediyorum. Bu çabaların ihtiyacımız olan fikir ve uygulamalara zemin hazırlamasını temenni ediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

 

 

Nihat ERGÜN

 

İktisadi Araştırmalar Vakfının çok değerli Başkanı ve üyeleri İstanbul Ticaret Üniversitesi değerli rektörü kıymetli misafirler, bugün İktisadi Araştırmalar Vakfının düzenlemiş olduğu böylesine güzel bir organizasyonda sizlerle bir arada olmaktan büyük mutluluk duyuyor hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Hepiniz hoş geldiniz.

 

Bugün burada yaptıkları başarılı Yüksek Lisans ve Doktora çalışmaları nedeniyle bazı arkadaşlarımıza ödül vereceğiz. Vakfın 50. yıl etkinlikleri çerçevesinde aynı zamanda buda var. Bu arkadaşlarımıza bilime ve düşünceye yapmış oldukları araştırmaya katkılarında dolayı ayrıca konuşmamın başında teşekkür etmek istiyorum. Başarılı bir tezin ne kadar büyük bir emek istediğini ne kadar zahmetli bir çalışma gerektirdiğini çok iyi biliyor. Arkadaşlarımıza bundan sonraki çalışmalarında da ayrıca başarılar diliyorum.

 

”Bakanlığımıza herhangi bir yabancı ülkeden veya yabancı bir şirketten ne zaman bir temsilci gelse her gelen şunu açıkça ifade ediyor ki; ‘Türkiye’nin muhteşem bir potansiyeli var’…”

 

”Birçok şirket bu potansiyele yatırım yapmak istiyor. O nedenle de önemli oranda bazı şirketler başka yerlerdeki merkezlerini İstanbul’a taşımaya başladılar”

 

”(Londra geçmişin merkeziydi İstanbul geleceğin merkezidir, geleceğimiz için şirketimizin merkezini İstanbul’a taşıdık) diyen küresel firmalar ortaya çıkmaya başladı”

”Ülkeler sadece siyasi ve askeri operasyonlara maruz kalmıyorlar. Ülkeler zaman zaman ekonomik operasyonlara da maruz kalıyorlar. Döviz rezervlerimizin yüksek olması bu ekonomik operasyonları engelleyen en önemli unsurlardan bir tanesidir. Sizin bir nevi cephanenizdir Merkez Bankası rezervleri”

 

”Bir-iki milyar dolarlık bir operasyon eskiden piyasayı allak bullak ederdi. Ama bugün birisi size operasyon yapmak isterse 10 milyar doları 20 milyar doları 50 milyar doları, 100 milyar doları kendisi kaybetmeyi göze alması lazım”

”Türkiye bu dönemde Merkez Bankası döviz rezervlerini de güçlendirerek önemli bir altyapı, girişimciler için de bir güvence oluşturmuş oldu. Bunlar özel sektörümüz açısından da teminat haline geldi”

 

Bakanlığa herhangi bir yabancı ülkeden veya yabancı bir şirketten ne zaman bir temsilci gelse her gelenin Türkiye’nin muhteşem bir potansiyeli olduğunu ifade ettiğini belirterek, ”Birçok şirket bu potansiyele yatırım yapmak istiyor. O nedenle de önemli oranda bazı şirketler başka yerlerdeki merkezlerini İstanbul’a taşımaya başladılar”.

 

Türkiye’de bilim denince, sadece doğal bilimleri değil sosyal bilimleri de aynı derecede dikkate almak gerektiğini, Bakanlığın bilim ayağını sadece teknolojiyle ilişkilendirmeyeceklerini, özellikle TÜBA ve TÜBİTAK bünyesinde yapacakları çalışmalarla, sosyal bilimlere de azami katkı sağlayacaklarını söyledi.

 

Günümüzde bilgi toplumuna geçiş süreciyle birlikte, insanın ve dolayısıyla girişimcinin öneminin zirveye çıktığını ifade eden Ergün, geçmişte büyük fabrikalarda yapılan üretimin, artık daha küçük ve yatay organizasyonlara doğru kaydığını, bu nedenle, günümüzde çok sayıda küçük ama hızlı, esnek ve etkili işletmelere ihtiyaç duyulduğunu vurguladı. Kaynakların sınırlı olduğunu, ancak bu kaynaklar, insan ihtiyaçları doğru tanımlanırsa ve kaynaklar doğru idare edilirse, herkes için fazlasıyla yeterli olabileceğini söyledi.

 

Türkiye’nin, genç nüfusunun büyük fırsatlar sunduğunu belirten Ergün, ”Ancak şu gerçeği sürekli aklımızda tutmamız gerekiyor: Büyük nimetler, iyi değerlendirilmediği takdirde, büyük külfetlere dönüşürler, yani fırsatlar tehdide dönüşebilir. Bu nedenle, genç nüfusumuzun her açıdan donanımlı yetişmesi, kendini geliştirmesi gerekmektedir” dedi.

 

”Ben her zaman şuna inandım: Bireylerin genleri farklı olabilir ancak toplumların genleri benzerdir. ABD toplumunun sahip olduğu sosyal, ekonomik ve siyasi ortam, o toplumun Steve Jobs veya Bill Gates gibi adamlar çıkarmasını sağlamıştır. Bu nedenle, biz de insanımıza benzer şartlar sağlamalı, sahip olduğumuz potansiyeli, açığa çıkarmalıyız. Fark altyapı farkıdır. Altyapı yoksa o potansiyeli hiç görmezsiniz bile. Bizim kendi toplumumuzun potansiyelini açığa çıkaracak altyapıyı sağlamamız gerekiyor”.

 

Girişimciliği sadece ekonomik bir mesele olarak değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel bir mesele olarak telakki etmek gerektiğini söyleyen Ergün, demokratikleşmeden siyasi istikrara, hukuk reformlarından eğitim sistemine, sosyal politikalardan iletişim altyapılarına kadar her konuyu, böyle bir perspektifte ele almak durumunda olduklarını belirtti. ”Birçok şirket bu potansiyele yatırım yapmak istiyor.”

 

Türkiye’nin son yıllarda gerçekleştirdiği başarıların, Türkiye’nin geleceğe yön verecek olan ender ülkelerden bir tanesi olduğu gerçeğini ortaya koyduğunu söyleyen Ergün, şunları kaydetti:

 

”Bakanlığımıza herhangi bir yabancı ülkeden veya yabancı bir şirketten ne zaman bir temsilci gelse her gelen şunu açıkça ifade ediyor ki; ‘Türkiye’nin muhteşem bir potansiyeli var. Coğrafyası, tarihi, kültürü, genç ve dinamik nüfusunun kendisine sunduğu büyük fırsatlar var’… Bunları görüyoruz. Bunları sadece biz söylemiyoruz, dışarıdan gelenlerin de gördükleri, tespit ettikleri ve buna yatırım yapmak istedikleri bir gerçek. Gerçekten buna yatırım yapmak istiyorlar. Birçok şirket bu potansiyele yatırım yapmak istiyor. O nedenle de önemli oranda bazı şirketler başka yerlerdeki merkezlerini İstanbul’a taşımaya başladılar. Şunu rahat rahat söylüyorlar, diyorlar ki: Mesela Londra’dan İstanbul’a merkezini taşıyan bir şirket ‘niye buraya taşıdınız?’ diye sorduğumuzda şu cevabı verebiliyor; ‘Londra geçmişin merkeziydi İstanbul geleceğin merkezidir. Geleceğimiz için şirketimizin merkezini İstanbul’a taşıdık’ diyen küresel firmalar ortaya çıkmaya başladı. Bu Türkiye’nin potansiyelini göstermesi açısından son derece önemli.”

 

Bakan Ergün, 2002’de 36 milyar dolar ihracat yapan Türkiye’nin 2011 yılında 135 milyar dolar ihracat yaptığını, bu artışın sahip olunan petrol veya doğalgaz zenginliğinden değil, mevcut var olan girişimci potansiyelin açığa çıkmasından kaynaklandığını söyledi.

 

Son 9 yıl içinde, doğru ekonomi politikaları ve doğru dış politika uygulamalarının bu zemini doğurduğunu, ihracattaki bu artışın, iş dünyasının kendisine daha fazla güvenmesinden, zihniyet değiştirmesinden, işine, ülkesine ve dünyaya farklı bir zaviyeden bakmaya başlamasından kaynaklandığını ifade eden Ergün, sadece ihracatta yaşanan bu gelişmenin insan faktörünün yanında doğru politika ve altyapılar devreye girdiği zaman aynı aynı kaynaklarla çok daha fazla çıktı elde etmenin nasıl mümkün olduğunu gösterdiğini kaydetti.

 

Ergün, ”Güven ve siyasi istikrar, girişimci potansiyeli ortaya çıkardı” dedi.

Son 9 yılda, ekonomide, demokratikleşmede, iç ve dış politikada atılan adımların, Türkiye’de güven ve istikrar ortamının oluşmasını sağladığını, bunun da potansiyeli açığa çıkardığını, girişimciliğin gelişimini önleyen faktörlerin de bir bir tedavülden kalktığını anlattı.

 

Siyasi istikrarın oluşması, hak ve özgürlüklerin genişlemesi, demokrasi seviyesinin yükselmesinin, girişimciler için önemli bir zemin hazırladığını dile getiren Ergün, ”Özal’dan beri Türkiye’de düşünceyi açıklama hürriyeti, inanç hürriyeti ve müteşebbis hürriyeti dile getirilir. Bu 3 hürriyetin birlikte geliştiği ülkeler, son derece büyük potansiyelini açığa çıkarabilen ülkelerdir” dedi.

 

Düşünceyi açıklama hürriyetinin olmadığı yerlerde insanlar kendilerini ifade edemiyorlarsa, farklılıklarını ortaya koyamıyorlarsa bunun iktisadi yansımalarının da olacağını ve bu insanların gücünden yararlanılamayacağını ifade eden Ergün, düşünce hürriyeti değil, düşünceyi açıklama hürriyeti bulunduğunu ve açıklanamayan düşüncenin de düşünce olmayacağını söyledi.

Ergün, ”Düşün ama hindi gibi düşün…. Ne düşünüyorsan söyle, aykırı olsun, farklı olsun. Onunla gelişebiliriz. Girişimciliğin bu özgürlükle yakından ilgisi var” diye konuştu.

 

Girişimciliğin inanç hürriyeti ile de yakından ilişkisi bulunduğunu dile getiren Ergün, ”Toplumda insanların en değer verdikleri şey inançlarıdır. İnançları insanlar için vazgeçilmezdir. İnançları için çok fedakarlık yaparlar. Eğer toplum, birey inancını önemsiyorsa bizim de onun inancını önemsediğimizi göstermemiz lazım. Kendisiyle aynı inancı paylaşmak mecburiyetinde değiliz. Birisi önemsiyorsa bizim de önemsememiz lazım ki onun potansiyelini açığa çıkaralım” dedi.

 

Bakan Ergün, teşebbüs hürriyetine de işaret ederek, şunları söyledi:

”Birisi bir iş yapmak istiyorsa onun önünde hukuki veya hukuk dışı bir engel olmamalı, hukuki altyapı güçlü olmalı. İlişkilerin belirleyici olduğu bir ülkede, ‘adamla aran iyiyse işin iyi, adamla aran iyi değilse işin kötü’… Böyle olmaz. Hukuk… Seninle aram iyi de olsa kötü de olsa işlerimizin hangi çizgide olacağını bilmem lazım. Senle aram bozuksa işlerim de bozuk olacak. Senle aram iyiyse işlerim de iyi gidecek. Böyle bir ülkede girişimcilik gelişemez. İlişkilere bağlı bir düzen… Var öyle, adam sana veriyor, veriyor, veriyor, zengin ediyor. Bir gecede karar değiştiriyor, mal varlığının bloke edildiği ülkeler var. İlişkilere bağlı herşey. İlişkilere değil, kurallara bağlı olması lazım. Türkiye bu altyapılarla girişimciliğin potansiyelini ortaya çıkardı. Kendi ekonomisi ile Avrupa ekonomileri arasında da ciddi farklar oluştu.”

 

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türkiye’nin kurallara uyduğunu, bütçe açıkları ve borç oranlarını Maastricth kriterleri seviyesine getirdiğini, ama bugün AB ülkelerinin birçoğunda kamu borçlarının milli gelire oranının yüzde 10-15 seviyesinde olduğunu kaydetti.

 

Türkiye’de bütçe açıklarının milli gelire oranını yüzde 3’lerin altına indirmeyi başardıklarını, kamu borçlarının da milli gelirin en fazla yüzde 60’ı olması gerekirken, Türkiye’nin bunu yüzde 40 seviyesine kadar çektiğini vurguladı.

 

Enflasyon ve faiz oranlarının geçmişle kıyaslanamayacak bir seviyeye geldiğini, kamu borçlarının yapısının değiştiğini ve yabancı para cinsinden borçların minimum seviyeye indiğini anlatan Ergün, ”Türkiye’de hem kamu borçlarının miktarı azaldı milli gelire göre hem de kompozisyonu değişti. Bu kompozisyon değişikliğinin siyasi etkileri de var. Eğer borcunuz yüksekse, dış borçlar döviz cinsinden ağırlıklıysa, bunun siyasi yansılamalarının nasıl olduğunu biliyoruz. Bu siyasi yansılamalar önemli oranda bertaraf edilmiştir. Bugün Türkiye dünyada siyasi ve ekonomik konularda çok net mesajlar veriyorsa, bu konuda Türkiye’nin önemli bir gelişme yaşamasıdır. Dış borçların toplam kamu borcu içindeki miktarını azalmış bu da siyasi açıdan Türkiye’nin elini güçlendirmiştir” dedi.

 

Ergün, Merkez Bankası döviz rezervlerinin de 100 milyar dolara yaklaştığına işaret ederek, şunları kaydetti:

 

”Ülkeler sadece siyasi ve askeri operasyonlara maruz kalmıyorlar. Ülkeler zaman zaman ekonomik operasyonlara da maruz kalıyorlar. Döviz rezervlerimizin yüksek olması bu ekonomik operasyonları engelleyen en önemli unsurlardan bir tanesidir. Sizin bir nevi cephanenizdir Merkez Bankası rezervleri. Bir-iki milyar dolarlık bir operasyon eskiden piyasayı allak bullak ederdi. Ama bugün birisi size operasyon yapmak isterse 10 milyar doları, 20 milyar doları, 50 milyar doları, 100 milyar doları kendisi kaybetmeyi göze alması lazım. Türkiye bu dönemde Merkez Bankası döviz rezervlerini de güçlendirerek önemli bir altyapı girişimciler için de bir güvence oluşturmuş oldu. Bunlar özel sektörümüz açısından da teminat haline geldi”

 

Ergün, özel sektörün kendi teminatlarıyla artık borç alabildiğini, bunun güvenden kaynaklandığını, girişimciler bu zemini gördükleri için daha çok yatırım yaptıklarını kaydetti.

 

2003-2010 arasında krize rağmen yüzde 5 ortalama bir büyüme gerçekleştirdiğini, bu büyümenin özel sektör yatırımlarıyla ortaya çıktığını anlatan Ergün, 2002’de 43 milyar lira olan özel sektör yatırımlarının, 2010 yılında 164 milyar liraya ulaştığını, 2002’de sadece 31 bin iş yeri açılırken, 2010 yılında bu rakamın 52 bine ulaştığını, 2011 yılının 9 ayında ise 42 bin yeni iş yeri açıldığını vurguladı.

 

Ergün, Türkiye’nin 2003 yılından bugüne kadar 105 milyar doların üstünde bir doğrudan yabancı yatırıma ev sahipliği yaptığını, bütün bu gelişmelere rağmen, girişimciliğin çok daha yüksek bir seviyede olması ve daha fazla adımlar atmaları gerektiğini kaydetti.

 

Ergün, ”Türkiye, artık güçlü altyapılar oluşturan bir Türkiye’dir. Hukuku güçlendirilmiş bir ülkedir, öngörülebilir bir Türkiye’dir. Girişimciler açısından o zemin hazırlanmıştır” dedi.

 

Mevcut yatırımların büyümesi kadar yeni girişimciler tarafından sürekli yeni yatırımların yapıldığı bir dönemi yaşadıklarını, artık gençlerin sadece iş aramadıklarını, iş kurduklarını bunun da memnuniyet verici olduğunu ifade eden Ergün, 2023 yılında Türkiye’nin dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri olmayı hedefliyorsak bu hedefe girişimcilerle, özel sektörün gücü ile varabileceklerini bu gerçeğin de farkında olduklarını söyledi.

 

Ergün, geleceğimizin nasıl şekilleneceğine küçük işletmelerin veya henüz kurulmamış olan gelecekte kurulacak işletmelerin karar vereceğini kaydetti.

Mevcut yatırımların gelişmesi yeni yatırımların oluşması yatırımların daha verimli alanlara yönelmesi için girişimci sayısının artırılması gerektiğini anlatan Ergün, bu nedenle özellikle yenilikçi girişimciliği artırmaya büyük önem verdiklerini söyledi.

 

Nihat Ergün, Bakanlık olarak, Türkiye’de girişimciliği artırmak için yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verirken de ilköğretimden üniversiteye kadar eğitimin her aşamasında girişimciliğin müfredatlarda hem teorik hem de pratik olarak daha fazla yer almasını sağlayacaklarını, üniversitelerdeki akademik yükselme kriterlerini değiştirecek, patent ve projeleri de yükselme kriterleri arasına koyacaklarını söyledi.

 

Ergün, genç girişimcilik, ekogirişimcilik ve sosyal girişimcilik gibi tematik alanlara yönelik özel çalışmalar yapacaklarını, araştırma ve veri toplama çalışmaları yaparak, bu alanda önemli bir eksikliği kapatacaklarını vurguladı.

Üniversitelerde girişimci ve yenilikçi üniversite endekslerini oluşturacaklarını ve üniversitelerimizin bu alanlardaki performansını ölçmeye başlayacaklarını anlatan Ergün, girişimcilik konusunda özellikle KOSGEB aracılığıyla çok önemli eğitim programları düzenlediklerini ve toplam 60 bin kişinin bu eğitimlerden yararlandığını kaydetti.

 

Girişimcilere iş planı hazırlamaları şartıyla kendi işlerini kurmaları için, 27 bin liraya kadar geri ödemesiz destek sağladıklarını, ayrıca sıfır faizli, 2 yılı geri ödemesiz toplam 4 yıl vadeli 70 bin liraya kadar kredi desteği verdiklerini anlatan Ergün, bugüne kadar 2 bin 500 civarında kişinin KOSGEB’in bu desteğinden yararlanarak kendi işlerini kurduklarını, hedeflerinin yılda 5 bin kişiyi bu şekilde desteklemek olduğunu söyledi.

Ergün, üniversitelerde girişimcilik derslerini artırmayı ve girişimcilik yarışmaları düzenlemeyi amaçladıklarını ve bu yarışmaların kademeli olarak bu yıl başladığını bildirdi.

 

Teknoloji odaklı iş fikirleri için de Bakanlık olarak Teknogirişim sermayesi desteğini uyguladıklarını ve her üniversiteden 3 kişiyi ödüllendirdiklerini anlatan Ergün, bu programla, üniversite mezunu gençlere teknolojik fikirlerini ürüne dönüştürmeleri için 100 bin lira hibe desteği sağladıklarını kaydetti.

 

Ergün, bugüne kadar 452 tekno girişimciyi desteklediklerini, bu yıldan itibaren her yıl 500 genci bu şekilde destekleyeceklerini kaydetti.

 

Girişimciliğin sermaye sorunu değil, bilgi sorunu olduğunu ifade eden Ergün, ”Eğer bilgin varsa, fikrin ve projen varsa, biz onu ürüne dönüştürmek için gereken desteği sağlarız. Ben ülkemizdeki ve yurt dışındaki bütün genç arkadaşlarımızı bu desteklerden yararlanmaya davet ediyorum” dedi.

 

Ergün, ”Biz bütün bu çalışmalarla ülkemizdeki girişimciliği hem sayısal olarak hem de nitelik olarak artırmaya devam edeceğiz. Böylece potansiyel kaynaklarımızdan birisi olan genç nüfusumuzu kendimiz için gerçek bir avantaja dönüştüreceğiz” diye konuştu.

 

Dünyadaki bor madeni rezervinin yüzde 65’inin Türkiye’de olduğunu, ancak bunun türevleriyle alakalı gereken çalışmaya daha yeni başladıklarını dile getiren Ergün, şunları ifade etti:

 

”Nerede hangi sektörlerde ne iş yapacağız? Nano teknolojiden tutun, çimento ve tekstile kadar her alanda kullanabiliyorsunuz. Biz dünya rezervlerinin yüzde 65’ine sahibiz ama bordan dünyadaki toplam kazancın yüzde 15’ini elde ediyoruz. ABD rezervlerin yüzde 15’ine sahip ama kazancın 65’ini elde ediyor. Neden? Biz kamyonla satıyoruz o türevini satıyor. ARGE’sini yapmış, içindeki zenginliği bulmuş. Ona teknoloji, bilgi katmazsan, o değerli olmuyor” dedi.

 

Bu nedenle bu girişimcilik konusunda organizasyonu yapan bu konuya önem vererek 50. yılda girişimcilik konusunu etkinlikleri içersine alan İktisadi Araştırmalar Vakfına da ayrıca teşekkür ediyorum. Ve konuşmamın sonunda bugün akademik çalışmalarıyla ödül alacak olan bütün arkadaşlarıma bir kere daha tebrik ediyorum bu organizasyona ev sahipliği yaptığı için İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörüne ve yönetimine de ayrıca teşekkür ederek hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

 

Prof. Dr. Ahmet İNCEKARA

 

Sayın Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Nihat Ergün beye, bu dolu, kapsamlı sunumları için teşekkür ediyor, lütfedip şeref verdikleri için şükranlarımı arz ediyorum.

 

Sayın Bakanım, değerli konuklar İktisadi Araştırmalar Vakfının mutad çalışmaları arasında tez yarışması ödülleri de bulunmaktadır. Tez ödülleri, kabul edilmiş doktora ve Yüksek Lisans tezlerinin müracaat edenleri arasından öğretim üyelerinden oluşan jüri birinci, ikinci ve üçüncüyü seçmektedir. Bu tez çalışmaları hem kitap olarak basılmakta hem de ufak da olsa bir maddi destek de sağlanmaktadır. Bugüne kadar ki yarışmalarda derece alan Doktora ve Yüksek Lisans konusunda çalışma yapan arkadaşlarımızın tezleri, kitap olarak basılmıştır. Vakfımızdan temin edilebilir.

 

PROF. DR. M. ORHAN DİKMEN ARAŞTIRMA ÖDÜL YARIŞMASI

 

Bir diğer çalışmamız da geçen seneden itibaren başlatılan, kurucularımız arasında olan ve 4 sene önce hayattan ayrılan değerli hocamız Prof. Dr. Orhan Dikmen adına İktisadi Araştırma Ödülü Konulu bir yarışmadır. Her sene düzenlenecek bu yarışmanın 2010 yılı yarışma konusu “Gelişmekte Olan Ülkelerin Ekonomik Krize Karşı Geliştirdikleri Ekonomi Politikaları” idi. 2011 de “Türkiye’de İstihdam Politikalarının Etkinliği” konusunda bir yarışma yaptık. Müracaat edenler arasından 1. 2. ve 3.leri belirledik. Bu çalışmalar özgün çalışmalardır. Bu çalışmaları bilim dünyasını teşvik etmek üzere yapıyoruz. Birinciye 12.500 TL, ikinciye 5.000 TL, üçüncüye 2,500 TL ödül veriyoruz. Bir maddi kıymet takdiri değil, teşvik etmek üzere maddi katkıda sağlıyoruz. Bu çalışmalar her yıl bilim dünyasına katkı yapmak üzere mutad çalışmalarımız arasında artık yer almaktadır. Özellikle belirtmeliyim ki, bu tez çalışma müracaatları yaklaşık 5 sene önce başladı. O zaman son kurucumuz Prof. Dr. Orhan Dikmen Bey hayattaydı, öğrencisi Unit Grup Yönetim Kurulu Başkanı ve iş adamı Sayın Ünal Aysal bu konudaki çalışmalara her yıl Vakfımıza şartlı bağış yaparak bu yarışmayı desteklemektedir.

 

Vakfımızın şeref üyesi Sayın Ünal Aysal bundan sonra da bu konudaki desteklerini bize sürdüreceğini söyledi. Biz de her sene araştırmacılarımıza daha doğrusu Yüksek Lisans ve Doktora dalında tez yapan öğrencilerimize, araştırmacılarımıza bu konuyu rahatlıkla göğsümüzü gere gere yeter ki çalışın üretin biz de size hem ödül verelim hem de maddi yardım yapalım diyoruz. Duyuru yaptığımız üniversitelere, sosyal bilimler enstitülerine afişlerini asıyoruz. Müracaat edenler arasından Sayın jüri üyelerimiz değerlendirme yapıyorlar ve birinci, ikinci ve üçüncüleri belirleyip onlara ödüllerini veriyoruz. Bu verdiğimiz ödüller Yüksek Lisans ve Doktora tez çalışmaları ödülleridir. Kazananların kitapları basıldı. Bundan sonra da bu tür çabaları ve bilimsel gayretleri ödüllendirmeye, teşvik etmeye bu konularda katkı yapmaya devam edeceğiz. Hepinize bu vesile ile tekrar teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

 

Sayın Bakanım, Sayın Rektörüm çok değerli meslektaşlarım, çok kıymetli misafirler İktisadi Araştırmalar Vakfı 50. yılında, tüzüğünde yazan amaçlar doğrultusunda, İktisadi ve sosyal konuları, bilimsel araştırmaları desteklemeye, çabaları gayretleri ödüllendirmeye devam edecektir. Bu seneki ilk etkinliğimiz olarak Sayın Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız yani sanayimizin artık sağında teknoloji, solunda bilim var. O yüzen Sayın Bakanımız söyledi; sanayinin artık bilim ve teknoloji ile buluşması gerekiyor. Ayrı ayrı değil bir arada değer üretebilirler. O bakımdan bu çalışmalardan bu konunun hem girişimcilik, inovasyon/yenilikçilik konusunun vurgulanması hem de bilimsel gayretlerin, iş fikirlerinin uygulamaya dönmesi, teknolojiye dönüşmesi teknolojiye yansıması ve ürüne dönüştürülmesi için ülke çapında Bakanlığımızın, üniversitelerimizin gayretleri çok önemli çok değerlidir.

 

Değerli dostlar girişimcilik, mutlaka gelecek için de bugün için de çok önemli bir konudur. Sayın Bakanımız ve Sayın Rektörümüz de vurguladılar. Girişimcilik elbette risk almaktır. Ama çok önemli bir yönü daha var. Esasında girişimcilik, riskleri iyi yönetebilmektir. Bakanlığımız olsun üniversitelerimiz olsun eğer risk alan insanları, işadamlarını değerli fikirleri olan bilim insanlarını, gerçekten bu riskleri yönetmekte, bu riskleri idare etmekte, riskleri paylaşarak başka risklere, başka alanlara yoğunlaşmasına zaman ve zemin hazırlayarak onları teşvik edebilirlerse, işte bu zenginlik yaratmada katma değer yaratmada çok önemli roller fonksiyonlar üstlenmiş olan girişimleri, girişimcileri, iş dünyasını büyük oranda atağa kaldıracaktır. Büyüme o zaman aritmetik değil mutlaka geometrik olacaktır. Değerli dostlarım, İktisadi Araştırmalar Vakfı Başkanı olarak yaklaşık 10 yıl süredir, Yüksek lisans düzeyinde de olsa, girişimcilik dersleri seçimlik olarak üniversitemizde okutuyoruz okutuyorum.

 

Geçen sene İstanbul Kültür Başkenti Ajansına girişimcilik konusunda “İstanbul’un Geçmişten Geleceğe Girişimcilik Kültürünün Geliştirilmesi” konusunda proje hazırladık ve sunduk. Girişimcilik konusunda Avrupa’da ve Amerika’da çok değerli teorik ve pratik çalışmalar var. Pratik anlamda yapılan çalışmalar ki bu işin okulu yok. Ama sanayide yapılan çalışmalar ile iş fikri olan yani, ben mezun oldum da hangi insanın hangi işletmecinin kapısını çalacağım deyip bekleyen insanlar değil, iş fikri düşünmeyi, aykırı düşünmeyi iş yapmayı, iş kurmayı düşünecek gençler yetiştirmeye biz hem İktisadi Araştırmalar Vakfı hem de İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Ticaret Üniversitesi olarak gayret ediyoruz. Fikirleri olanları, yapılabilir iş fikirleri olanları, insanları açığa çıkarmak, bu kabiliyetleri bu yetenekleri hem açığa çıkarmak, hem de olumlu olarak yönlendirmek, onların bir kısım risklerini üstlenmemiz gerekiyor. İşte bu çalışmalar meyanında üniversitelerimiz olsun Vakfımız olsun biz sivil toplum kuruluşu olarak İstanbul Ticaret Üniversitesi İstanbul Ticaret Odası ki bunlar bizim Vakfımızın da üyesi bundan sonrada başarılı iş fikirleri olanları araştırma geliştirme konusunda çalışmalar yapanları destekliyoruz.

 

Teknokent konusunda çalışmalar yapan İstanbul Üniversitesinde geçen sene kurulan Teknokent çalışmasında İktisadi Araştırmalar Vakfı %3 pay’la kurucu üye olarak yer almıştır. Biz bu alandaki hem teorik hem pratik çalışmaları desteklediğimizi göstermek üzere bunu da size iftiharla belirtmek istiyorum. Bundan sonraki çalışmalarında başarılar dileyerek geldikleri için bizi fikirlerinden istifade ettirdikleri için değerli Bakanımıza selamlar saygılar sunuyorum. Ev sahipliği için başta Mütevelli Heyeti Başkanımız Erhan Erkan ve Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Nazım Ekren olmak üzere onlara da teşekkür ediyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Önceki Haber Girişimcilik Konferansı ve Ünal Aysal Tez Değerlendirme Yarışması Ödül Töreni

İktisadi Araştırmalar Vakfı. Tüm Hakları Saklıdır.